05 Şubat 2016 01:00

'Yeni Anayasa' da, 'Kürt sorununun çözümü' de AKP dayatması kıskacında!

'Yeni Anayasa' da, 'Kürt sorununun çözümü' de AKP dayatması kıskacında!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önümüzdeki aylarda da siyaset gündeminin en önemli iki konusu bu hafta (dün ve bugün) start aldı.
Bunlardan birincisi “yeni anayasa” için görüşmelerin başlatılması, ikincisi ise; sokağa çıkma operasyonları sonrasında yakılıp yıkılan kentlerin “yeniden inşası” (restorasyonu) iddiasıyla hazırlandığı söylenen 300 maddelik, Hükümetin “Terörle Mücadele Master Eylem Planı!”
Dün toplanan Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yeni anayasa ile ilgili ilk toplantısını yaptı.
Bugün de Başbakan Davutoğlu Mardin’de, 300 maddelik “Master Eylem Planı”nı açıklayacak!

HERKESİN ‘YENİ ANAYASASI’ BAŞKA!

Anayasa Uzlaşma Komisyonunun kurulmasına önayak olan ve bu komisyonun başkanlığını da yapan AKP’li Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a bakarsınız, toplanan komisyon, “ön şartsız” olarak toplanıp, “yeni bir anayasa” tasarısı oluşturarak Meclise getirecek!
Komisyon Başkanı öyle diyor ama komisyona üçer üye veren partiler öyle demiyor.
AKP; “yeni anayasa”nın “başkanlık sistemini” kapsamasını istiyor. Aksi halde yeni bir anayasa olmayacağını söylüyor. Cumhurbaşkanı bir adım öne çıkarak, yeni anayasanın “yerli ve milli olması”, “Türk tipi bir başkanlık sistemi” olması gerektiğini de ilan etti. Önümüzdeki günlerde de böyle bir anayasa için Cumhurbaşkanının il il dolaşmayı da planlayarak bir kampanya yürüteceği de resmen olmasa da açıklandı.
CHP, “yeni anayasa”nın mevcut Anayasa’nın “ilk dört maddesine dokunulmamasını kırmızı çizgi” ilan etti. Ve “CHP darbe anayasasını savunuyor” denmesin diye de, Anayasa ile birlikte darbe yasalarının değiştirilmesini” istediğini öne sürüyor. Böylece aslında CHP’nin yeni bir anayasadan çok mevcut Anayasa üstünde genişçe bir değişiklik istediği anlaşılıyor. CHP’nin diğer bir “kırmızı çizgisi” de AKP’nin “başkanlık sistemi” dayatması!
MHP de CHP gibi mevcut Anayasa’nın dört maddesinin değişmemesinin kırmızı çizgisi olduğunu ilan etti. Ve isteklerine bakılırsa da o özgürlükleri değil özgürlükleri baskı altına alan değişikliler istiyor. MHP de CHP gibi başkanlık sistemi dayatmasına karşı!
HDP ise, “Kürtlerin statüsü”nü yasallaştırmayan, halkların eşitliği üstünden gönüllü birliklerini içermeyen bir anayasanın “yeni” olmayacağını belirtiyor. Başkanlık sistemine de net biçimde karşı çıkıyor. Aslında gerçekten yeni olan anayasa talebini HDP savunuyor. Bu da ilk dört maddeye dokunulmayı da zorunlu kılıyor.

ADIM ADIM MECLİSİ TIKAMA OYUNU!

Başkanlık sistemini AKP ve Meclise dayatan Cumhurbaşkanı Meclisteki “uzlaşma komisyonu” kurulması ve oradaki olabilecek girişimleri hiç umursamıyor. Tersine o, çoktan beri, “Bu Meclisten bir şey çıkmaz. Meclis tasarıyı referanduma götürerek tercihi halka bırakmalıdır” diyerek, Mecliste “Tasarıyı referanduma götürecek bir milletvekili sayısını bulmayı” AKP’li vekillerin asli görevi ilan etmiştir.
Bunun için ise, AKP’nin en az 14 vekil transfer etmesi gerekiyor. Meclis kulislerinde şimdiden bu kişilerin kim olacağı konuşulmaya bile başlanmış!
Kısacası Meclisteki komisyonlar önümüzdeki günlerde Meclisteki “uzlaşma komisyonu”ndaki görüşmelerin başarısızlığa uğrayarak tıkandığını ilan etmesi uzun bir zamana yayılmayacak görünmektedir. Bu yüzden de yakında AKP’nin çoktan hazırladığı söylenen “yeni anayasa metninin” referanduma götürülmesi için milletvekili transferi de dahil “Her yola başvurduğunu” duyacağız.
Bu yüzden de “yeni anayasa” tartışmasını, AKP propagandası, bir yandan “Bakın parlamenter sistem işlemiyor” iddiasının malzemesi yaparken öte yandan da “Başkanlık sistemli AKP anayasası”na taraftar toplayan bir dayanak olarak kullanacağı açıkça görülmektedir.
Şunu şimdiden söyleyebiliriz ki; Erdoğan-Davutoğlu yönetimi ve AKP, “yeni anayasa” (başkanlık sistemli anayasa) üstünden adım adım Meclisi tıkayacağı bir kulvara girmiştir. Bunu da bilerek, fiilen Meclisi işlemez hale getirerek yapacak görünmektedir.

İÇİNDE KÜRT’ÜN VE KÜRT SORUNUNUN OLMADIĞI BİR PLAN

Başbakan Davutoğlu hafta başından beri, bölge illerindeki sanayi ve ticaret odalarının temsilcileri, “kanaat önderi” dedikleri ağaları, şeyhleri, tarikat liderlerini, korucubaşıları,… AKP’li bölge milletvekillerini, bölgedeki valiler ve kaymakamları, yani bugüne kadar Kürt sorununun çözümünün değil, bastırılmasının tarafı olmuş odakların temsilcileriyle görüştü.
Böylece Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, “muhatabı millet” olan “yerli ve milli” bir süreç başlatmayı amaçladı!
Bugün de Başbakan Davutoğlu; Mardin’de, bölge illerindeki yıkımı “tamir etme” ve “asayişi sağlama” iddiasındaki 300 maddelik “Master Eylem Planı”nı açıklıyor.
Basında çıkan plana dair hedeflere ve maddelere bakıldığında, (Bugünden sonra pek çok yanıyla da tartışılacak); içinde “Kürt’ün olmadığı”, ama son operasyonlarla yakılıp yıkılmış kentlerin restorasyonuna ve “asayişin sağlanması”na indirgenmiş plan görünüyor.
Bu plan her şeyden önce, 1990’ların başından itibaren Özal, Demirel, Mesut Yılmaz, İnönü, 2005’ten sonra da  Erdoğan’ın savunduğu, “Kürt sorunu vardır ve bu sorunu çözme bizim asli görevimizdir” tutumundan vazgeçerek 1980’lerin, “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır” stratejisine dönüşün planıdır.
Bu yüzden de bu plan; 300 gibi çok sayıda maddeden oluşmuş olmasına karşın, bir yandan esnaf tüccar, orta sınıflara destek adı altında rant dağıtımı sağlamayı amaçlayan sermaye yanlısı, öte yandan da yeni karakol ve kalekol inşaatlarıyla asayiş sağlamayı öngören, “Kürt sorununun askercil çözümünü” benimseyen bir plan olarak biçimlenmiştir.

PLAN BÖYLEDİR DE…

Ve öyle görünmektedir ki; bu iki amacı gerçekleştirmek için, belediyelerin yönetimleri, kamu hizmetindeki kurumlarda bir AKP kadrolaşmasına gidilecektir. Yandaş basın ve Cumhurbaşkanından başlayarak etkili-yetkili kimi zevatın yaptıkları açıklamalarda bunlar, fazla gizlemeye de ihtiyaç duyulmadan ifade edilmektedir.
Plan böyledir! Ama, “Bu planı hazırlayanların beklediklere amaçları elde etmesi olanaklı mıdır?” denirse, biraz tarih bilgisi biraz da gerçekçi olma hasletine sahip kişilerin bu soruya “evet” demesi çok güçtür.
Tersine bugüne kadar, özellikle de son çeyrek yüzyıldır Hükümetlerin, Kürtlerin hak ve özgürlük talep eden, “Kürtlere statü” talep eden güçlerini dışında oluşturma amaçlı her girişim daha oluşturulma aşamasında iflas etmiştir. Çünkü Kürt halkı, artık kolayca aldatılamayacak bir siyasi bilinç edinmiştir. Bu yüzden de Kürt halkının yalanla, rüşvetle, manevrayla yedeklenmesi dönemi gerilerde kalmıştır. Onu için de Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin Kürt halkına dayatması olan 300 maddelik bu “restorasyon planının” uygulama şansı bile tartışılırdır. Bu planın uygulanırsa da beklenen sonucu verme şansı olmayan bir plan oluğunu söylemek gerçeği ifade etmek olur.

GERİLİM STRATEJİSİYLE SONUÇ ALINIR MI?

Erdoğan Davutoğlu yönetimi, “yeni anayasa” ve “Kürt sorununun çözümü” gibi ülkenin en önemli iki sorununu tarafların uzlaşması, özgünce yapılmış bir tartışmanın ürünü olarak değil, “AKP’nin kendi anayasasını” ve kendi “Kürt sorunu çözümünü” dayatması olarak gündeme getirmiştir. Dolayısıyla önümüzdeki günler, bir yandan Meclisin tümüyle işlemez hale getirildiği, öte yandan da Kürt sorunu çözümünün rant paylaşımı ve asayiş sorununa indirgendiği günler olacaktır.
Bölgenin içinden geçtiği koşullar da dikkate alındığında Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin ülkeyi daha büyük çalkantılar içine iterek amaçlarına varmayı hedefleyen bir strateji izleyeceği de anlaşılmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa